"Eskimeyen kitaplar"

İslam Sanatı-II

 

İslam sanatı-II



Geçen haftaki yazımızı okuyanlar Tıtus Burckhardt`ın İslam Sanatı-Dil ve Anlam (Çev: Turan Koç. Klasik Yay. Ekim 2005) adlı kitabını değerlendirmeye çalıştığımızı biliyorlar. Geçen hafta yazarı tanıtmış, kitaba `Sunuş` yazan Seyyid Hüseyin Nasr`ın kitapla ilgili fikirlerini dile getirmiş; eserin 16 sayfasını okuduktan sonra bu değerlendirmeye giriştiğimizi açıklamıştık. Yazar sadece mimari ve resmi (minyatür) göz önünde bulundurmuş, esasen mimariye ağırlık vermiş ve bu tutumu ile ilk bölümde Kabe`yi ele almıştır. Elbette ki ilk inşası Hz. Adem tarafından yapıldığı söylenen, daha sonra Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmail tarafından bugünkü formu ile yenilenen, Müslümanların Kıblesi Kabe(Beytullah) ilk ele alınacak binadır. Yazar da bunu belirtiyor: `Kabe`nin İslam sanatı ve herşeyden önce mimarisi açısından merkezi bir öneme sahip olduğu son derece açıktır`. T. Burchkhardt Kabe`yi `tam anlamıyla bir sanat eseri` (Tabii sanat eserinden ne anladığını açıklamaksızın) saymıyor ve onun için şöyle diyor: `Küp şeklinde basit bir yapıdan başka bir şey değil`. Kabe kelime anlamıyla da şekil olarak `küp` manasına geliyor. Yazar ilaveten şunları söylüyor: `Daha çok ilk sanat (proto art) olarak adlandırabileceğimiz bir şeye aittir ve manevi boyutlara da, bakış açısına bağlı olarak, kıssa ya da vahye tekabül eder`. Bu satırlarda Kabe`nin mimari olarak pek önemsenmediği varsayılabilir; lakin Burckhardt onun `İslam`ın kutsal sanatı tarafından ifadeye kavuşturulan her şeyi tohum halinde ihtiva ettiği`ni de belirtmekten geri durmuyor. (Basit`in mükemmel ve yekpare, ulaşılacak son nokta olduğunu unutmayalım. Kelam kitaplarında `İnnallahe basitun` diye geçer. Basit zordur, karmaşık kolaydır). Bu `tohum`un muhtevası hakkında çok şey söylenmiştir. Ancak biçim bakımından neden küp olduğu, mesela silindirik veya piramit şeklinde bir bina yapılmadığı soru işareti olarak duruyor. Yazar `küp` için `merkez fikriyle alakalı bir şey` diyor. `Bütün mekanın billurlaşmış bir sentezi`. Ama görüldüğü gibi bu sözler herhalde batıni bir hakikate gönderme yapmaktadır (İslami-tasavvufi bir soyutlama). Yazar `küp` meselesine 84. sayfada yeniden dönüyor. `Küp` ile `küre` ilişkisini inceliyor. Gelin biz `küp`e daha yakından bakalım. Ne görüyoruz? Temel birim olarak `kare`yi buluruz. Kare`de özellik dört eşit kenar ile dört köşedir. Böylece tavan ve taban dahil bütün yüzeylerin birbirinin aynı olduğu anlaşılır. Yine muhtevaya ait olarak `vahdet` esasına dayandığını söyleyebiliriz. Bu `dört` sayısının çeşitli anlamları var. Dört cihet, dört makam (Şeriat-Tarikat-Marifet-Hakikat) dört unsur (su, hava, ateş, toprak), dört kapı-kırk makam vesaire. İşi sayıların gizemine `kare`nin Kabbalistik yorumuna indirgemek istemiyorum. Bu konuda Annamarıe Schımmel`in Sayıların Gizemi(Kabalcı Yay. 1998) adlı kapsamlı bir kitabı var. Ebced hesabında da dördün karşılığı `dal` harfidir. Bütün bunlar `Kare`nin estetiği (veya `Küp`ün güzelliği) konusunda bizi bir yere götürmüyor. Tavaf Kabe`nin etrafında dönülerek yapılıyor. Yazarın da belirttiği gibi bu dönüş hareketi eski mabedlerin pek çoğunda vardır. Kare`nin etrafından dönmek (köşelerden keskin bir hareket yapılmaz ise, ki yapılmaz) bizi doğal olarak `daire`ye ulaştırır. Yani hareketin ahengine. Açıkcası bir karenin etrafını çeviren daire ile; dairenin içine yerleştirilen kare mimari açıdan bizim estetik ilkemizin tohumudur. Daha sonra inşa edilen mabetlerde bu temel biçimin çeşitli türevlerini görebiliriz (Küp`ün üzerine oturtulan yarım küre-kubbede kadim gelenekte bulunsa gerektir). Yazar `tavaf`ı, `göğün kendi kutup ekseni etrafında dönüşünün taklidi` olarak niteliyor. Bu bölümün 9. dipnotunda şu bilgi yer almaktadır: `.... Tasavvufi yoruma göre Kabe, ilahi `Hazret`in yeri olarak kalbe tekabül eder; ve hacıların Kabe çevresinde halkalanan hareketi nefsin kavranması imkansız olan merkezinin çevresinde mütemadiyen dolanan düşüncenin ya da tefekkür ve teemmülün hareketini anımsatır`. 90. sayfada küp küre ilişkisi anlatılırken `Küre`nin de `ruh`a tekabül ettiği belirtiliyor. Görüldüğü gibi, benim yorumlarımı da katsanız, Kabe`nin `küp` olarak inşasında bu formun estetik üstünlüğünü izaha yetecek bir malumata kavuşamıyoruz (Bir şeyin niçin `güzel` olduğunu izah ne kadar zordur). İşte benim tam tatmin olmayan merakım burada tıkanıyor ve T. Burckhardt`ın bu kısa yazısı da yaraya merhem olamıyor. Gelecek yazıda inşallah kitabı takip ederek Kubbetu`s-Sahra`dan bahsedeceğiz.
http://www.yenisafak.com.tr//mkutlu.html
 

Kaynak : http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:7kU_7mucFz0J:www.tumgazeteler.com/%3Fa%3D1431162+%22islam+sanat%C4%B1-II%22&cd=1&hl=tr&ct=clnk&gl=tr