"Eskimeyen kitaplar"

Ortaçağ’da Bilgi ve Sosyal Pratik Şam 1190-1350

Michael Chamberlain, kendisi de bir İslam tarihi uzmanı olan Ira Lapidus’un öğrencisi. Lapidus, oldukça erken sayılabilecek bir tarihte (1967) Muslim Cities in the Later Middle Ages adıyla yaptığı çalışma ile bilinen bir isim. Söz konusu kitap İslam Toplumları Tarihi adıyla Türkçeye de çevrilmiştir (İletişim Yayınları, 2003). Klasik Yayınları’nın “Bilgi ve Toplum” serisinden çevirisi yapılan Ortaçağ’da Bilgi ve Sosyal Pratik adlı çalışmasında Chamberlain, yaklaşık olarak 13. ve 14. yüzyıllarda Şam’da yaşayan ve “yönetici kesimin sunduğu kazançlar uğruna yaptıkları mücadele sayesinde toplumsal varlıklarını sürdüren” (s.86) ulema ailelerini konu etmektedir. Bu cümlede tırnak içerisinde alıntıladığım ifadede, daha kolay anlaşılmasını sağlamak için bazı küçük tasarruflarda bulunduysam da kitabın konusunu en özet haliyle belirtmek için bunun ideal olduğunu düşünüyorum. Kitabın başlığı, özellikle “sosyal pratik” kavramı belki de toplumsal tarih çalışmalarına çok aşina olmadığımdan bana biraz kapalı geldi. Chamberlain’in kitabı, kendisinin de girişte ifade ettiği gibi bir eğitim tarihi çalışması değil. O, belirtilen tarih aralığında Şam’da yaşayan ve çeşitli mansıplara/maaşlı kadrolara atanma mücadelesi veren âlimlerin ve ailelerinin (âyân) bu mücadeleye nasıl girdikleri ve bunu nasıl sürdürdüklerini göstermeye çalışmaktadır. Yazar, tabiri caizse bu dünyevi mücadeleye bütün âlimlerin katılmadığını açıkça belirtmektedir. Ne var ki bu mücadelede yer almayan müstağni âlimler, bizzat mücadeleye katılanlar tarafından dahi övülmelerine rağmen azınlıktadırlar. Dolayısıyla peşinen söylemeliyim ki kitap, dünyadan elini eteğini çekmiş âlim profilini (deyim yerindeyse rabbanî âlimleri) değil sosyal-siyasal kazanımlar peşinde koşan âlim profilini anlatmaktadır. Eser, bahsedilen dünyevi mücadeleyi karşılamak üzere yazarının kullandığı kavramla çok ilginç fitne örnekleri ile dolu. İbn Hallikân, İbn Cemâ’a, Takiyyuddin es-Sübkî gibi bazıları bilinen, birçoğu ise bilinmeyen âlimlerin içinde yer aldıkları olaylar/ilişkiler şaşırtıcı nitelikte. İlmin, ilmin adamlığının nelerin aracı olabildiğini görebilmek açısından çalışma müstesna bir yerde duruyor.

Yazar, eğitim tarihi ile doğrudan ilgilenmediğini açıkça söylese de çalışmasının yan sonuçları bağlamında medrese kurumu hakkında yaptığı değerlendirmeler, bu alandaki meşhur çalışması ile bilinen George Makdisi’nin yaklaşımlarına ciddi eleştiriler içeriyor. Daha önce Yinedergi’de konu ettiğimiz Ortaçağ’da Yüksek Öğretim adlı çalışmasında Makdisi, medreselerin fıkıh öğretimi alanında ihtisaslaşmış kurumlar olduğunu belirtmektedir. Bunun hilafına Chamberlain, Ortaçağ Şam’ına ait kayıtlarda medreselerin formel bir yapıya sahip olduğuna dair işaretlere, medrese kurumu ile irtibatlı müfredat-mezuniyet gibi olguların varlığına rastlanmadığını söylemektedir. Ona göre medreseler, yukarıda bahsettiğimiz sosyal alanda var olma mücadelesinin sadece birer aracıydılar. Medreseyi kuran vakıf, mallarını müsadereden korumaya çalışan yöneticilerin veya mansıp sahiplerinin bir aracı iken, medresedeki mansıp da sosyal mücadeleyi kazanarak mülkiyet ve güç elde eden âlimlerin bir kazanç vesilesi konumundaydı. Hatta yazar bu araçsal konumu nedeniyle medreselerin, çok çeşitli işlevler için kullanıldığını ifade etmektedir. Medreselerin mahiyeti hakkındaki tartışma elbette bitmiş değil, ancak Chamberlain’in Makdisi’ye nazaran avantajı, iddialarını daha dar bir zaman-mekân örneğine dayanarak dile getirmiş olmasıdır. Bu anlamda Chamberlain’in, araştırdığı döneme tanıklık eden tabakat ve tarih türü klasik eserleri derinlemesine incelediği, bundan yaklaşık 30 yıl önce İstanbul’daki yazma eser kütüphanelerine gelerek uzun süre dirsek çürüttüğü oldukça belli oluyor.

Hadi Ensar Ceylan

Kaynak : https://yinedergi.wordpress.com/2020/07/02/ortacagda-bilgi-ve-sosyal-pratik/